Sarhoşadam Günlüğü – 10. Gün: Ayakta Kalmanın Sessizliği

Bugün ilk defa yataktan kalkarken gerçekten canım acımadı. Bedenim hâlâ yorgun ama başım daha net. Ares yastığımın yanında, gözleri açık ama bakmıyor. Sadece orada. Varlığını hatırlatıyor.

Dizimde hâlâ morluklar, göğsümde sanki bir ağırlık. Kaza üzerinden tam yedi gün geçmiş ama o anın sesi hâlâ kulağımda. Fren sesi. Sonra Ares’in patisi. İşte hayatımın en net iki sesi bu. Ölümle hayatın arasında sadece bir “miyav” kadar mesafe varmış meğer.

Bugün dışarı çıkmaya karar verdim. Elim hâlâ terliklere gitti. Simit aldım yanımda, çünkü elim boş olursa daha yalnız hissediyorum. Ares peşimdeydi yine. Bu sefer biraz daha yakın, sanki kaybetmekten korkuyormuş gibi.

Mahallenin köşesine geldiğimde herkes bir şekilde bana bakıyordu. Kaza sonrası beni duymuşlar, görmüşler ama konuşmamışlar. Çünkü bu mahallede herkes yalnızlığına saygı duyar. Herkes kendi acısını sessizce taşır.

Bekir Abi bakkalın önünde duruyordu. Elindeki veresiye defteriyle değil, bir tabureyle çıkmıştı dışarı. Göz göze geldik. Elini cebine attı, bir zarf çıkardı.
“Bu senin,” dedi.
Aldım. Açmadım. Sordum:
“Nedir?”
“Geçmiş,” dedi. “Sadece geçmiş.”

Eve döndüğümde Ares, zarfı kokladı. İçini açtım. İçinden bir fotoğraf çıktı. Gençliğimden, Ayla’yla bir fotoğraf. Ama bu sefer Ares de vardı karede. Aramızda durmuş, patisini Ayla’nın eteğine dokundurmuş.

Gözlerim doldu. Ares fotoğrafa sırtını döndü.
Bu, onun “yeter be adam” bakışıydı.
Ve ben gerçekten anlamıştım artık.

Artık her şeyi tutup evin duvarlarına asmam gerekmiyor. Bazı şeyler içimizde taşınmalı. Sessizce. Ruhu yormadan.

O gece sobayı yaktım. Çoktan tozlanmıştı, köz sesi bile yabancı geldi. Ama güzel geldi. Ares hemen yanına kıvrıldı.
Ben ise ilk defa yazmak istemedim. Sadece oturup baktım.

Balkondan dışarıyı izledik. Gözüm gökyüzünde bir yıldıza takıldı. “Ayla mı acaba?” dedim içimden. Ama sesli söylemedim. Çünkü Ares oradaydı. Her şeyi duyar, her şeyi anlar ama hiçbir şeyi affetmez.

Bugün, hayata tekrar tutunmanın ilk günüydü.
Sokak aynıydı, mahalle aynıydı, ben bile aynı gibiydim.
Ama bir fark vardı:
Artık içimde bir şey değişmişti.

Ve değişim, bazen sadece bir kedinin gözünden başlar.