Sarhoşadam Günlüğü – 8. Gün: Meyhanede Yalnız Adamlar Kulübü

Bugün mutfakta bir şey kırılmadı. Ares sabah sinirlenmedi, mama kabını tekmelemedi. Hava biraz daha yumuşak. Sobayı yakmadım. Bu havalarda içindeki soğuk daha çok belli olurmuş. Beden değil, ruh üşür. Ares’in patileri bile daha sessiz. Sanki o da bugün biraz insana benziyor.

Saat üç sularında Bekir Abi kapıya geldi. Elinde bir kâğıt:
“Meyhane açıldı. Davetiyen bu.”
Altına eklemiş:
“Yalnız Adamlar Kulübü – İlk Toplantı”

Ares kâğıda baktı, yüzünü buruşturdu. Ben düşündüm. Gitmesem, ne değişir? Ama sonra Ares patiyle bana dürttü. Gidelim dedim. Belki bu akşam farklı olur.

İçliğimi giydim, ceket bulamadım. Ares her zamanki gibi ayaklarımın yanında. Sokağın köşesindeki meyhaneye yürüdük. “İnce Zamanlar” adında küçük bir meyhane. Eski bir tabela, içeri sızan rakı kokusu, tahta masalar. Tam bizlik.

Kapıyı açtık. Bekir Abi, Naciye Teyze’nin kocası Mümtaz Amca ve bir kişi daha… Onu ilk defa gördüm. Masalarda birer kişilik boşluklar bırakılmış. Çünkü burası Yalnız Adamlar Kulübü. Herkes bir sandalye uzaklıkta. Ama göz göze yakın.

Ares hemen sobanın yanındaki minderin üstüne yerleşti. Garsona tek kelimeyle baktı, garson da bir kâse süt getirdi. Ares’in karizması yine konuşturuyor.

Ben masama oturdum. Rakı geldi. Yanına peynir, kavun, bir de kuru soğan. Kimse konuşmuyor. Sadece müzik çalıyor. Eski bir Sadri Alışık filmi gibi: hüzünlü, gri ve güzel.

Bekir Abi bardağı kaldırdı, gözlüklerinin üzerinden bize baktı:
“Hayat bir masaya rakı koyup ‘unut’ der. Ama unutmazsın. Yalnız adam, unutmayan adamdır.”

Herkes kadehini kaldırdı. Ares bir gözünü araladı, sonra tekrar kapadı.

Mümtaz Amca sigarasını yaktı. Duman yükseldi. “Ben gençken hep kalabalık severdim” dedi. “Şimdi kalabalık korkutuyor.”

Bir şeyler oldu o an. Masadaki herkes aynı anda iç çekti. Farkında olmadan.

Ben defterimi çıkardım. Bugünkü cümlem netti:
“Yalnız adamlar konuşmaz. Ama aynı masada susarlarsa, bir ömürlük dostluk kurulur.”

Ares ayağa kalktı. Sobanın önünde gerindi. Bana baktı. Sanki “yeter bu kadar duygusallık, eve dönelim” der gibiydi.

Kalktım. Masadakilere başımla selam verdim. Kimse gitme demedi. Çünkü burası “kal” denmeyen bir kulüptü. Herkesin kendi yalnızlığına geri döneceği bir akşamdı.

Sokağa çıktık. Hava biraz serinlemişti. Ama içimde garip bir sıcaklık vardı. Ares yanımda yürüdü. Hiç miyavlamadı. Sessizliğimiz rakı kadar netti.

Eve geldik. Sobayı yine yakmadım. İçim hâlâ sıcaktı. Bir kadeh daha doldurdum. Yazmadım. Bu akşam, sadece hatırlamak için vardı.

Bugün yalnız adamlar aynı masaya oturdu.
Ve dünya, bir anlığına olsun, biraz daha hafifledi.